Güneş Kremi mitleri çürüyor: Mineral ve kimyasal farkı sandığınız gibi değil!
Güneş kremi piyasasında "mineral" ve "kimyasal" olarak bilinen iki ana filtre türü, tüketiciler arasında büyük bir kafa karışıklığına yol açıyor. Toksisite, kirlilik ve etkinlik konusundaki endişeler, birçok kişiyi mineral güneş kremlerine yönlendirirken, bilim dünyası bu ayrımın büyük ölçüde yanıltıcı olduğunu ortaya koydu. Newcastle Üniversitesi'nden Prof. Brian Diffey'in dediği gibi, "Her şey kimyasal." Peki, "en iyi" güneş kremi hangisi ve seçimimizi neye göre yapmalıyız?
Terminoloji Karmaşası: Hepsi Kimyasal
Günlük dilde "kimyasal" olarak adlandırdığımız güneş kremleri aslında organik filtreler (karbon-hidrojen bağları içerenler) iken, "mineral" olarak bilinenler ise inorganik filtreler (titanyum dioksit ve çinko oksit gibi) olarak adlandırılması daha doğru. Her ikisi de kimyasal bileşiklerdir. Yani, mineral güneş kremleri kimyasal içermez algısı tamamen yanlış. Hatta, günümüzdeki titanyum dioksit ve çinko oksit bileşenleri bile çoğu zaman laboratuvar ortamında üretiliyor.
UV Emme mi, Yansıtma mı? Modern Bilim Ne Diyor?
BBC'de yer alan habere göre, Yıllardır süregelen bir diğer yanlış inanç da, inorganik (mineral) güneş kremlerinin UV ışınlarını fiziksel olarak yansıttığı yönünde. Oysa Londra'daki King's College Üniversitesi'nden Prof. Antony Young bu iddiayı net bir dille çürütüyor: "İnsanlar mineral veya inorganik güneş koruyucuların ultraviyole radyasyonu yansıttığını söylüyor. Ancak bu doğru değil."
2015 yılında yapılan kapsamlı bir araştırma, modern titanyum dioksit ve çinko oksidin UV aralığının yalnızca %4-5'ini yansıtıp dağıttığını, geri kalan %95'ini ise emdiğini gösteriyor. Yani, hem organik hem de inorganik filtreler, UV ışınlarını öncelikle emerek cildi koruma görevini üstleniyor. Bu emilimden kaynaklanan ısı artışı ise güneşe maruz kalmanın doğal ısısının yanında önemsiz kalıyor. Kısacası, nasıl çalıştığından ziyade, koruma sağlaması önemli.
Farklı Hissedilişin Sırrı: Çözünürlük ve Cilt Teması
Eğer çalışma prensipleri bu kadar benzerse, neden farklı hissediliyorlar? Cevap çözünürlüklerinde yatıyor. Çoğu organik filtre çözünür olduğu için ciltte daha pürüzsüz ve şeffaf bir his bırakırken, inorganik filtreler çözünmez yapılarından dolayı daha kalın bir dokuya ve bazen beyaz bir tabaka bırakma eğilimine sahip olabiliyor.
Kimyasal gelişmelerle birlikte inorganik filtrelerin nanoparçacık formunda üretilmesi, bu beyazlık etkisini azaltmış olsa da, cilt penetrasyonu endişelerini de beraberinde getirdi. Ancak bilimsel veriler, bu minik parçacıkların bile cildin en dış tabakası olan stratum corneum'dan daha derine nüfuz edemediğini ve sistemik emilimin söz konusu olmadığını gösteriyor. Organik filtrelerin çoğu da cilt yüzeyinde çalışarak UV ışınlarını engelliyor.
Güvenlik ve Toksisite Endişeleri: Bilimsel Perspektif
Bazı organik filtrelerin (örneğin oksibenzon) kan dolaşımına karışabildiği doğru. Ancak bunun insan sağlığına zararlı olduğuna dair kesin bir kanıt henüz bulunmuyor. Toksisite iddialarını destekleyen araştırmaların çoğu, hayvanlar üzerinde aşırı yüksek dozlarda gerçekleştirilmiş çalışmalar. Örneğin, sıçanlar üzerinde yapılan bir çalışmada endokrin bozukluğu potansiyeli gündeme gelse de, aynı etkiye ulaşmak için bir insanın her gün yıllarca çok yüksek konsantrasyonda oksibenzon içeren güneş kremi sürmesi gerektiği hesaplanmıştır.
Kimyager Michelle Wong, bu tür çalışmaların amacının, bir maddenin güvenli kullanım sınırını belirlemek olduğunu vurguluyor. Şu ana kadar, bu bileşenlerin risk oluşturduğu eşiğin, insanların günlük kullanım miktarlarından çok daha yüksek olduğu görülüyor.
Mercan Resiflerine Etki: Belirsizlikler Devam Ediyor
Organik filtrelerin çevreye, özellikle mercan resiflerine olan potansiyel etkileri hala tartışmalı bir konu. Endişe yaratan çalışmaların çoğu laboratuvar koşullarında gerçekleştirilmiş olup, gerçek dünyadaki etkiler farklılık gösterebilir. Örneğin Hawaii'deki bazı turistik bölgelerde UV filtreleri tespit edilse de, bu konsantrasyonlar laboratuvar çalışmalarında mercanlara zarar verdiği bulunan seviyelerin çok altındaydı.
Birçok deniz biyoloğu, mercanlar için iklim değişikliğinin çok daha büyük ve kanıtlanmış bir tehdit olduğunu belirtiyor. Bu, güneş kremi kullanımının çevresel etkileri göz ardı etmememiz gerektiği, ancak asıl büyük sorunlara odaklanmanın daha önemli olduğu anlamına geliyor.
Kullanmaktan Memnun Olduğunuz Kremi Seçin
Bilim insanları, alerjik reaksiyonlar gibi nadir görülen yan etkiler dışında, organik veya inorganik güneş kremlerinin insanlara somut ve olumsuz bir etkisi olduğunu henüz kanıtlayamadılar. Ancak aşırı UV ışınlarına maruz kalmanın cilt kanserine, özellikle de en ölümcül türü olan melanomaya yol açabileceği kanıtlanmış bir gerçektir.
Bu nedenle uzmanların ortak görüşü net: En iyi güneş koruyucu, düzenli olarak kullanmaktan memnun olduğunuz güneş koruyucudur. İster daha pürüzsüz ve şeffaf bir organik filtre, ister potansiyel toksikoloji endişeleri (teorik de olsa) daha az olan bir inorganik filtre tercih edin, önemli olan tek şey güneş kremi kullanmanız.